ARONİA MELANOCARPA UYGULAMASININEPİTELİYAL OVARYUM KANSERİ HÜCRE HATTI SKOV-3 ÜZERİNEİMMÜNOSİTOKİMYASAL VE APOPTOTİK ETKİLERİNİNİNCELENMESİ
- Satuk Buğra Yenilmez
- 28 Eyl 2024
- 4 dakikada okunur
SİNEM KARA YÜKSEK LİSANS TEZİ
1. GİRİŞ Kanser, köken aldıkları hücre tiplerine bağlı olarak değişik davranışlar gösteren yüze yakın sayıdaki kompleks hastalıkları kapsayan, hücrelerin kontrolsüz büyüme eğilimi ve anormal yayılımını tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Kanser, insan sağlığını tehdit eden kardiyovasküler hastalıklardan sonra, ikinci sırada ölüm nedeni olarak yer almaktadır (1). Ovaryum kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türler arasında 7. sırada yeralmaktadır. 2012 yılında, over kanseri dünya çapında 151.900 ölüme neden olmuştur ve en son GLOBOCAN (WHO) tahminlerine göre over kanseri tanısı alan 238.700 hasta bulunmuştur. Kadınların yaklaşık % 75'inde hastalık ileri evrede teşhis edildiği için kanser periton boşluğu içinde yayılmıştır. Bundan dolayı genel sağkalım oranları sadece % 17- 36 arasındadır. 2016 yılında, ovaryum kanseri olan 22.280 yeni vaka teşhis edilmiş ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD)' inde bu kanser nedeniyle yaklaşık 14.240 kadın hayatını kaybetmiştir (2,3) . Tanı ve tedavide karşılaşılan zorluklar, kemoterapötik olarak kullanılan ilaçların pahalı olması gibi durumlar kanser hastaları ve yakınlarının sosyoekonomik açıdan büyük sorunlarla karşılaşmalarına neden olmaktadır. Epitelyal over kanseri tüm ovaryum malign hastalıklarının yaklaşık % 90'ını oluşturur. Erken evre over kanseri hastalarında cerrahi tedavi ile tümör tamamen ortadan kaldırılabilir ve tam iyileşme sağlanabilir. İleri evre over kanseri hastaları için, sitoredüktif cerrahiyi takiben platin / taksan (paklitaksel gibi) türevi ilaçlar standart tedavi olarak kullanılır ve % 75' lik yüksek bir başlangıç yanıt oranı ile sonuçlanır. Hastaların çoğunda ilaca karşı rezistans gelişir ve zaman içinde tümör rekürrensi oluşur. Bu nedenle, paklitaksel direnç mekanizmasını aydınlatmak, over kanseri hastalarının terapötik etkisini ve prognozunu iyileştirmek için önemlidir (2). Bu malignitelerin mortalitesini azaltmak için yeni geliştirilecek moleküler hedefleme terapilerine ve kemosensitizasyon stratejilerine ihtiyaç duyulmaktadır (4–9). PI3K-AKT-mTOR (Phosphatidylinositol 3-kinase- AKT- Mammalian Target of Rapamycin) yolu, kanserde en sık düzensizlik gösteren sinyal yollarından biridir ve sonuç olarak, bu sinyal yolağının ana bileşenlerini hedefleyen 40'dan fazla bileşik, farklı kansere türlerine sahip hastaları içeren bir dizi klinik çalışmalarda test 2 edilmiştir. mTOR inhibitörleri temsirolimus ve everolimus ve PI3K inhibitörleri idelalisib ve copanlisib, çeşitli kanserlerin tedavisinde klinik kullanım için FDA (Gıda ve İlaç İdaresi) tarafından onaylanmıştır. Daha fazla potansiyele ve seçiciliğe sahip yeni bileşikler ve azaltılmış toksisite risklerinden dolayı destekleyici tedavi yaklaşımlarına ihtiyaç vardır. PI3K-AKT-mTOR yolağının onkojenik aktivasyonunun, diğer sinyal yolaklarında pro-tümörijenik sapmaların yanında sıklıkla meydana geldiği düşünülürse, tedavinin etkinliğini en verimli şekilde sağlamak için rasyonel kombinasyonlara da ihtiyaç duyulmaktadır (5,10). P38 MAPK (p 38 Mitogen-activated-protein kinases) yolu kanser hücresi apoptozunda rol oynamaktadır ve çeşitli kemoterapötik ilaçlar ile uyarılır (11). Fosforlanmış MAPK daha sonra, tümör hücresi apoptozundaki platin ve taksanın etkilerini zayıflattığı ve kemoterapötik ilaçlara karşı kanser direncini arttıracağı gösterilen Bcl-2 (B hücresi lenfoma-2) ve Bcl-2 ile ilişkili ölüm proteinlerini fosforile eder. MAPK sinyal yolunun, ovaryum kanseri de dahil olmak üzere çeşitli malign tümörlerde hücre proliferasyonu, apoptoz ve kemorezistansta önemli bir rolü vardır. P 38 MAPK sinyal yolunun aktivasyonu ile paklitaksele karşı SKOV-3 ovaryum kanseri hücrelerinin direnç geliştirdiği belirlenmiştir (12). Over kanserinde PI3K – AKT – mTOR ve p 38 MAPK sinyal yolunun aktivasyonunun kanserin ilerlemesinde ve ilaç direnci geliştirmesinde önemli bir işlevi bulunduğu bilinmektedir (10,12,13). Bu çalışmada PI3K – AKT – mTOR ve p 38 MAPK sinyal yolunu hedefleyen moleküler antikanser tedavilerini incelemeyi amaçladık. Meyveler, dejeneratif hastalıklar, kardiyovasküler hastalıklar veya kanser dahil olmak üzere sağlık sorunlarına karşı koruma sağlamadaki katkılarından dolayı tavsiye edilir. Son yıllarda kanser çalışmaları için bilim adamları tarafından büyük ilgi gören Aronia melanocarpa antioksidan ve antosiyanin içeriği yüksek bir meyve çeşididir. Aronia' nın meyveleri, hem in vitro hem de in vivo olarak etki gösteren diğer biyolojik, sağlığı teşvik edici etkiler sergilemektedir, örneğin gastroprotektif (mide ülserleri), hepatoprotektif, kanserde antiproliferatif aktiviteleri (örn., kolon kanseri) düzenlemede ve diyabet tedavisinde kullanılmaktadır (14,15). Aronia melanocarpa’nın daha önce ovaryum kanseri tedavisi için hiç kullanılmamış olması, bu çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalarla yeni biyolojik ajanların bulunması, ovaryum kanserinde tedaviye yönelik beklentileri arttırmıştır. Hastalığın gelişim sürecinde görev alan moleküllerin işlevsel ve yapısal özelliklerinin ortaya çıkarılması, ovaryum kanserinin tanı ve tedavisi için yeni hedeflerin belirlenmesi açısından önemlidir. Günümüzde antioksidanların çeşitli kemoterapötik ilaçlarla kombinasyonlarının çalışılması over kanserindeki ilaç direncine karşı yeni bir yol keşfi için ışık tutmaktadır. Bu bilgiler ışığında; bu çalışmada farklı dozlarda ve sürelerde uygulanan Aronia melanocarpa’nın tek başına ve paklitaksel ile kombinasyonunun ovaryum kanseri hücre hattı SKOV-3 üzerine antikanser özelliklerinin araştırılması, bu hücreler üzerindeki olası apoptotik ve anti-sitotoksik etkilerinin ortaya koyulması amaçlanmıştır.
SONUÇ ve ÖNERİLER 1. Sitotoksitite analizleri yapılarak en etkili Aronia melanocarpa dozu belirlendi. Aronia melanocarpa baskılayıcı konsantrasyon (IC50) değerinin 50 μg/ml olduğu tespit edildi. 2. SKOV-3 ovaryum kanseri hücre hattına uygulanan, antioksidan bir madde olan Aronia Melanocarpa’nın kontrol grubuna göre inhibitör etkileri ve apoptotik etkileri belirlendi. 3. Bu etkilerini PI3K/mTOR ve p 38 MAPK sinyal yolakları üzerinden gerçekleştirdiği ortaya koyuldu. Antikemoterapotik ajan olan paklitakselle kombine edildiğinde en etkili dozun 50 μg/ml Aronia ve 0,02 μM paklitaksel olduğu belirlendi. 4. Çalışmadan elde edilen bulguların değerlendirilmesi, kanser tedavisinde yeni açılımların, yeni ilaçların ve tedavi ajanlarının geliştirilmesine katkıda bulunabilecektir. Kanserli hastaların tedavi sürecinde yaşadığı olumsuzluklar ve ilaçların yarattığı güçlü yan etkiler düşünüldüğünde, antioksidan ve antikanserojen etkisi olan yeni fitoterapötiklerin araştırılması ve kullanılması önem arzetmektedir. Sonuç olarak, elde ettiğimiz tüm veriler değerlendirildiğinde, Aronia melanocarpa’nın ovaryum kanseri tedavisinde sıklıkla kullanılan kemoterapotik ilaçlarla kombinasyonunun tedavide yarar sağlayacağı kanısına varıldı.
Comments